7 Haziran 2012 Perşembe

Gün ortası


İlk görüşmeden alı al moru mor, suratı Çarşamba pazarına dönmüş halde çıkan çok olur odamdan.
Bazı insanlar kafalarında bir şablon oluşturur, kendisini, henüz tanımadığı terapistini ve yaşadığını kendine itiraf etmekte halen zorlandığı sorunu her ne ise onu yerleştirir bu şablonda bir yerlere ve gelir.
Büyük bir zevkle altüst ederim beklentilerini.
“Dışarıda seni bu dediklerin için onaylayacak üstelik de bunun için senden para almayacak bir sürü insan var zaten, ben bununla uğraşamam!”
“Öfke” duygusunu çalışmak için uygun bulurum genelde. Öfke pek çok başka gereksiz duygunun yanında en insani olanmış gibi bile gelir bazen. Maskeler, öfke üzerinde kendine tutunacak yer bulamaz. Savunmalar kapakları açılmış bir baraj gibi setini indirir öfke karşısında. Samimiyet ve gerçeklik vardır öfkede. Düşünün, mutluluk, üzüntü, şaşırma taklidi yaparsınız, bazılarınız başarılı bazılarınız ancak hülya Avşar oyunculuk kabiliyeti düzeyinde, ama öfkeyi yapmaya başladıktan sonra çoğunlukla gülmeniz gelir. Öfkeyi oynamak zordur. O yüzden bana öfkelenilmesiyle baş edebilirim. Hatta bunu tercih ettiğim bile söylenebilir.
Geçmiş karşıma “kayınvalidesiyle 4 yıldır küs kalmakla ve onu evinden içeri bile sokmamakta ne kadar haklı olduğuna” beni ikna etmeye çalışıyor.
“Dedikodu yapan kadınları hiç sevmem biliyor musun?” dedim.
“Dedikodu değil, gerçek ama bunlar!”
Neyse ne! Bana ne senin kaynanandan!
“Pekala, seni terapi hastası olarak kabul ediyorum ancak kaynananla ilgili tek bir kelime dahi söylemeni şu andan itibaren yasaklıyorum görüşmeler sırasında.”
“????”
“Anlaşıldı mı?”
“İyi de ben bunun için geldim size. Onu konuşmazsam ne konuşacağım?”
A-haaaa! Bunun için psikolog olmanıza gerek yok. Ortada neyin döndüğünü görebiliyor musunuz?
Kendine şikayetlerinden bir dünya kurmuş insanların oltasına gelmemek lazım… Girmeyin o toplara…

“Minaanım Tokmak Bey aradı!”
Ay bu kadının da telaşı beni öldürecek.
“Evet?”
“Görüşmek istedi, biz size dönelim dedim.”
“İyi ya döneriz müsait olunca.”
“Ne zaman müsait oluruz?”
Sessizlik dolu bir göz dikişle taçlanan ifadesiz göz hapsi…
“Hayır yani bir daha rahatsız etmemek için…”
Hep işe yarar !
“Ben söylerim arayacağımız zaman Müdananım.”
Bu kadının Tokmak Bey’le ilgili hissiyatını henüz anlamlandıramadım. Üzerinde çalışıyorum. Yakındır çözerim.
Neden doğruca sormuyorsun diyecek olursanız, ben de size komik olmayın derim. Farkında olsa böyle davranmaz zaten. Ya da öyle kuvvetli bir çağrışım ki, farkında olduğu halde telaşını benden gizleyemiyor.

“Minaanım rahatsız ediyorum ama ne siz sorun ne ben söyleyim!”
Tövbe estağfurullah! Kafayı içeri uzatmış, dediği lafa bak.
“O zaman ben sormayım siz de söylemeyin Müdananım.”
“Ama söylemek zorundayım çünkü yoldayım geliyorum dedi.”
“Kim? Tokmak Bey mi yine?”
“Daha fena…”
Daha fena kim olabilir demeye kalmadan trinkkk ! bir jeton sesi.
“Necibe??”
“Necibe.”
Biliyordum… Biliyordum…

3 yorum:

oytunla hayat dedi ki...

gözünüz aydın :)))))

glennis. dedi ki...

hahahah kim bu necibe yaa. Nasıl bir komşu, sabırsızlıkla bekliyoruuum

Kürşat Zaman dedi ki...

Necibe hanım,Tokmak bey ve şu ''Minaanım rahatsız ediyorum ama..'' diyen de dahil bu üçünü çuvala sokup ağzını da bağlayıp bir hafta açmamak lazım :)
İnsanı okurken bile geriyorlar!