Okurken dinlerseniz diye:
Papatya, yasemin, anason… benim meşhur müsekkin çayım… her gün her gün
alkole yatıracak değiliz ya bünyeyi?
Bu gibi durumlarda dinlemek için “Sade” bulunmaz nimettir. “I couldn’t
love you moreeee” diyerek kadife bir örtü gibi yayıldı odaya.
Bugün bir haber aldım. Üstelik hafta içi fincanlarımda kuş falan da
görmemişti Müdananım. Öyle apansız, ufak bir kaldırım serçesinin kanadında
geliverdi. “Selamını aldım Mine.”
Böyle… süt ve bebe bisküvisi kokan çocukluk anılarının ılıklığında, ilk
kez denizi gördüğünde hissedebileceğiniz türden efil efil bir heyecan içinde ve
her gün giydiğiniz ev pijamalarının bedeninizin şeklini aldığı yumuşaklıkta bir
his önce. Tanıdık ve özlenen. Hatırlama, mutlanma ve mahcubiyet. Bunca zaman
olmuş o selam gideli… Olmuş mu gerçekten?
Ne düşünerek ve ne dileyerek gönderdim şimdi hatırlamam imkansız… ama
zaten bunu çok da düşünmeye gerek var mı? Zira benden ona giden selamların
yörüngesi, hızı ve beklentisi tarih boyunca hep aynıydı. Çinliler o Seddi hep
inşa etti, Kolomb Yeni Dünya’yı hep Hindistan sandı, Fatih İstanbul’u hep aldı,
o gemilerle gelenler hep “geldikleri gibi gittiler” ve benim selamım ona hep
aynı temenniyle ulaştı.
Kendi ağırlığımca ve bu zaman diliminde işgal ettiğim süre içinde bir
tarih yazdım ona ben. Sahi tek bilinenli tarihler, kayda geçirilir mi? Veya
vakanüvistler için “sezgi” bir yöntem olabilir mi? Olmaz diyeceklerdir… Boş geç
mühim değil…
Tek kişilik hayallerin insanıyım ben. Yolculuğun vardığım bu noktasında
artık bu ayan beyan ortada. Evim tek kişilik… yatağım da öyle… pencerenin
önünde doya doya geceyi solumak için oturduğum en rahat ve en sevdiğim koltuğum
da…
Fekat zamanın bir yerlerinde hayallerime katık ettiklerim de olmuştu.
Sanırım uzun süredir aşktan uzağım… ve sanırım uzun süredir kendimi içinde
kaybettiğim kesif bıkkınlık ve yalama olmaya yüz tutmuş tahammülsüzlük biraz da
bundan… renklerini kaybediyor insan aşktan uzaklaşınca… ve sonra “selamını
aldım Mine” diyor bir ses ve …
Aşkı hatırlamak bence aşka en yakın zihinsel faaliyet.
Bir fincan yasemin-anason-papatya çayı, saçları tepede topuz olarak
tutturan bir adet kurşun kalem, pencerenin önünde kuyruğuyla yalnızlığı
öteleyen bir kedi ve yönünü dışarı vermiş yüksek arkalıklı bir kadife koltuk…
aklım kalabalıkken ben de tek sayılır mıyım peki?
2 yorum:
Şarkı cukk oturmuş Minaanım ;)"aklım kalabalıkken ben de tek sayılır mıyım peki?" cık! sayılmazsınız :) hadi bakalım bol şans size ;)) bu arada okurken dinleyebilmek insanın sahip olduğu ne güzel bir yetidir di mi..
Minaanımcım aşk herzaman güzel , yaşadığında , acısında , unuttuğunda ve hatırladığında .. Yaşama insan kendini daha yakın hissediyor ..Sıkıcı bir film gibi "bitsede gitsek" modumuzdan çıkartıyor bizleri
Yorum Gönder