29 Mayıs 2012 Salı

Evlilikler


Bakın, aklı başında hiçbir psikolog, meslek yaşamında psikiyatristlerin rolünü yadsıyamaz. Psikiyatristler için bunun tersini söylemek güçtür. Çünkü tıp fakültesinde mayalarına “Tanrısal”lık katılmıştır onların, Allah muhafaza…
Psikologlar ve psikiyatristler arasında süregelen gereksiz çekişme ve karşılıklı birbirini dışlama eğilimi neredeyse Habil’le Kabil kadar eskidir. Gerçi psikoloji biliminin kendisi de o hikaye kadar eskiye dayanmaz ama olsun, orana vurduğunuzda en azından eskilik birbirine “denk”tir.
Fakat dedim ya aklı başında olanlar, birbirlerinin kıymetini iyi bilir. Ortada bir pastanın paylaşımı söz konusu. O nedenle böyle bir tartışmaya gireni gördüğünüz anda ağzı ne derse desin mevzunun sadece ve sadece parayla ilgili olduğundan tereddüt etmeyin; derhal başka bir uzmana yönelin. Yol yakınken… Sonra bana dua edersiniz. Belki de etmezsiniz bilemem.
Mesleklerinde çok başarılı, saygın psikiyatristler de vardır. Ego sorunları yoktur, özgüvenleri yerindedir, son derece yetkin ve bilgilidirler ve otoritelerinin herhangi bir hekim olmayan kişi tarafından sarsılamayacağını bilirler. Severim onları.
Bir kere işinizi doğru düzgün yapmak istiyorsanız, eksik bırakmamalısınız yaptığınız terapiyi. Hiç kimsenin “hasta”nın fayda göreceği herhangi bir yöntemden hastasını mahrum etmeye hakkı yoktur. Hastaları çok sevdiğimden demiyorum bunu; bu başarının anahtarıdır. Ben başarılı olmak için gayret sarf ederken o sırada hasta bu gayretten şifa bulur. Bir tür kazan-kazan durumu. Ne sakıncası var? Yok bence.
Yeri gelir bir hastanın namaz kılarak iyileşeceğini telkin eden bir psikiyatrist çok başarılı olarak değerlendirilebilir yeri gelir akademik yönden son derece donanımlı doktoralı bir psikolog aradaki gerekli “ilişki”yi kuramadığı için hastanın tedaviyi erken bırakmasına ve dolayısıyla iyileşememesine sebep olabilir.
Başarılı bir terapi, hastaya ve onun ihtiyaçlarına göre şekillenen, esnek ve derin birikime, güçlü sezgilere ve yaratıcı düşünmeye dayanır. Bence tabi… Başkaları da başka şeyler söyler; onlar da haklıdırlar.
Evet bu kadar ders yeter.
Gelelim bu noktaya nereden geldiğime…
Öncelikle bilmenizde fayda var; eğer terapi alıyorsanız ve bu ilk deneyiminizi değilse ve yeni terapistinize eski terapistinizi şikayet ediyorsanız ve o da bunu ciddiye alınıp da makat kısmından hafifçe havalanmaya başlıyorsa, boşverin gitsin. Hayat hakkında bir halt bildiği yoktur onun. Sorununuz can sıkıntısı değilse size yardım edemez.
Sabah bir karı-koca geldi ilk seansta. Kendilerini ilk kez gördüm. 6 yıllık evlilermiş. 6 yıldır denemedikleri yöntem kalmamış. Çocukları olmuyormuş.
“Burası tüp bebek merkezine mi benziyor?” diye sordum.
Kadın başını öne eğdi, adamcağız utana sıkıla, “Yanlış anladınız Minaanım, çocuğumuz olmuyor çünkü biz henüz karı koca olamadık” dedi.
Kehribar taşları pırıl pırıl parlayan bir tespih belirdi gözlerimin önünde. Çekmeye başladım hayalimde, “ya sabır, ya sabır, ya sabır, ya sabır…”
“Cinsel ilişkiye giremediğinizi söylüyorsunuz?”
“Doğrudur efendim, henüz olmadı.”
“6 yıldır her yöntemi denedik dediniz? Ne denediniz sorabilir miyim?”
“Efendim …. Hastanesi’nde Dr…… Bey bizim tedavimizi sürdürüyor…”
“6 yıldır?”
“Evet efendim neredeyse 6 yıldır… Kendisi yurt dışına gitmiş geçen ay, biz de yeni öğrendik, ne yapacağımızı şaşırdık, bir başka doktor arkadaşımızdan sizin isminize ulaştık.”
“ya sabır, ya sabır, ya sabır, ya sabır…”
“Dr…. Bey ile tedaviniz 6 yıldır sürdüğüne ve siz hala karı-koca olamadığınıza göre kendisi yurt dışına çıkmamış olsa bir 6 yıl daha mı devam edecektiniz?”
Odada bir buzul sessizliği.
“Siz bu sorunu gerçekten çözmek istediğinize emin misiniz?”
“O nasıl soru efendim, çözmek istemesek burada işimiz ne?”
“Çözmek istiyorsanız 6 yıldır sonuç vermeyen her türlü (!) tedaviyi uygulayan doktorda işiniz ne?”
Bakıştılar. Kadın ağlamaya başladı. Adam kalktı, odanın içinde gezindi, pencerenin önünde durup dışarıyı seyre daldı.
Yeterince açıklayıcı bir manzaraydı.
Kısa bir süre bekledim. İçimden halen devam ediyordum, “ya sabır, ya sabır, ya sabır…”
“Bakın görüşme süremiz 45 dakika, bu şekilde tamamlamak niyetindeyseniz benim için sakıncası yok.”
Kadın gözlerini kuruladı, adam gelip kalktığı yere oturdu.
“Eğer ki tek derdiniz çocuk yapmak ise, mikro enjeksiyon ile çocuk sahibi olabilirsiniz, yok eğer gerçek anlamda karı-koca olmak ve cinsel ilişkiye girebilmek istiyorsanız şu andan itibaren dediklerimi yapacaksınız. Fazla vaktiniz yok, hemen şimdi düşünün ve bana kararınızı bildirin.”
Şimdi sıkı durun, durumu özetleyen diyaloğun nasıl geliştiğini yazıyorum:
Adam: “Tabi ki istiyoruz Minaanım.”
Kadın: (Halen gözlerini ve burnunu siliyormuş gibi yapıyor. Besbelli oyalanıyor. Aklında bu konuyla ilgili verilmiş bir karar yok.)
Adam: “Eşim de ben de bu sorunu aşmak ve hayatımıza devam etmek istiyoruz. Gerçi Dr …. Bey’e çok alışmıştık, siz de ondan biraz farklısınız ama neticede ne yaptığınız biliyorsunuzdur muhakkak.” (Bu cümlenin “ne yaptığınızı biliyor musunuz” mealine geldiğini bilmem söylemeye gerek var mı?)
Kadın: (Belli belirsiz bir sesle) “Evet öyle tabi.”
Adam: “Biz sizinle görüşmeye devam etmek istiyoruz.”
Ben: “Kimin adına söylüyorsunuz bunu?”
 (ya sabır, ya sabır, ya sabır, ya sabır….)
Adam: “Hem kendi hem de eşim adına demiştim…”
Kadın: (Ses yok. Başıyla onaylıyor)
Ben: “Hala soruma cevap vermenizi bekliyorum.”
Adam:? ? ?
Kadın: ? ? ?
Ben: (sünhanallah, sübhanallah, sübhanallah…)
Adam: “Hangi sorunuza?”
Ben: “Çocuk mu yapmak istiyorsunuz, yetişkin insanlar gibi cinsel ilişki kurabilmek mi istiyorsunuz?”
Ölüm sessizliği………………………

-devam edecek -



5 yorum:

oytunla hayat dedi ki...

koskoca 6 yılı nasıl heba etmişler, hiç anlamadım :( Adamın isteği belli belki ama kadın ne düşünüyor hiç anlamadım... Dolayısıyla bu yazının devamını sabırsızlıkla beklerim ben..
Sabrın bol olsun...

delimine dedi ki...

teşekkürler :) devamı gelecek ...

Biyolojikanne dedi ki...

Bence adam gay

cangz dedi ki...

Hayret bişey! sonunu okumadan yorum yapmak istemiyorum.

Leyli dedi ki...

Şüphesiz güzel yazıyorsunuz Mine Hanım.
Kendimi "devamı gelecek" müjdeli yazılarınızı beklerken buluyorum.
Acaba siz güzel yazdığınız için mi ilginç buluyorum yoksa, başkalarının size açtıkları mahrem -adı üstünde mahrem ve gizli kalması gerektiği halde tabiatı itibariyle ilgi uyandıran- olayları merak ettiğim için mi, doğrusu bilemedim.