28 Mayıs 2012 Pazartesi

Eskidendi Çok Eskiden


Bir zamanlar Murathan Mungan şiirleri seven bir adama gönül vermiş bir kadın tanımıştım. Kadının şiir sevip sevmediğini hatırlamıyorum lakin.
Adamı sevdiğiniyse iyi hatırlıyorum.
Ve o adamın kendisini terk edişinden sonra gecelerce kapısında yattığını, apartman görevlisi ve adamın komşuları tarafından çok kere büzülüp kaldığı kapı eşiğinde uyandırılarak bir taksiye bindirildiğini ve ağlayarak eve gitmeye çalıştığını ve evinin hangi apartmanda olduğunu unutup yolun ortasında indiği taksiden çılgına dönerek uzaklaşıp koşmaya başladığını da hatırlıyorum.
Ertesi gece bütün bunlar hiç olmamış gibi yine adamın kapısına gidip dalında yeni açmış gonca gibi taptaze bir umutla ondan af dileyerek aşkını tekrar o eşikten içeri alması için yalvardığını da…
Ve yine reddedildiğini…
Alelade bir semtteki alelade bir binanın giriş katında yaşıyordu adam. Ve kadın içeri alınmadığı bir evin penceresinden mevsimler boyu adamın bira içişini, maç izleyişini, arkadaşlarıyla geçirdiği vakitleri, seviştiğini, aşık olduğunu, kavga ettiğini, gitmesin diye bir kadının ardından ağladığını izledi.
Tıpkı bir hayalet gibi. Herkesin orada olduğunu bildiği ama kimsenin varlığıyla nasıl baş edeceğini kestiremediği için olası bir diyaloğu başlatacak kelimelerini atmosfere doğru özgür bırakamadığı bir hayalet gibi. O haliyle de adamın hayatının bir parçası olduğuna inanıyordu. Evet buna gerçekten inanıyordu.
“Seviyorum” diyordu. Böyle hastalıklı bir bağımlılığı o kadına sorgulatmak ve kendisiyle yüzleştirmek kolay olmasa da mümkündü. Hatta başka bir çıkar yol olmadığını iddia edenler de vardı.
Oysa kendisini artık küçük düşürmemek ve uğradığı aşağılanmaya bir son vermek istemek ona ebeveynlik yapmak olurdu. Onun adına endişelenmek ve onun yerine “hissetmek” olurdu. O kendini aşağılanmış veya küçük düşmüş gibi hissetmiyordu. Buna ihtiyacı vardı. İhtiyacı olduğu sürece de devam edecekti. Kadınca bir sezgiyle bunu savundum. Meslek hayatımın ilk yıllarıydı. Çok tenkit edildim.
Detaylara girip de ne kadar başarıyla onu “iyileştirdiğimi” elbette ki anlatmayacağım. Çünkü onu iyileştiren ben değildim. Dışarıdan bakınca nasıl göründüğü hiç umrumda olmadı. Bugün de değil.
Bana getirdiği kitap geçti elime. Bu şiiri fosforlu pembe bir post-it’le işaretlemiş, okumam için. Hala duruyor. Bir de resim var arasında kitabın. Elde örüldüğü belli, ördekten düğmeleri olan bir hırkanın içinde topaç gibi bir bebek. Adını Gurur koymuş.
ESKİDENDİ ÇOK ESKİDEN
Hani erken inerdi karanlık,
Hani yağmur yağardı inceden,
Hani okuldan, işten dönerken,
Işıklar yanardı evlerde,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani hepimiz arkadaşken,
Hani oyunlar tükenmemişken,
Henüz kimse bize ihanet etmemiş,
Biz kimseyi aldatmamışken,
Eskidendi, çok eskiden.

Hani şarkılar bizi bu kadar incitmezken,
Hani körkütük sarhoşken gençliğimizden,
Daha biz kimseye küsmemiş,
Daha kimse ölmemişken,
Eskidendi, çok eskiden.

Şimdi ay usul, yıldızlar eski
Hatıralar gökyüzü gibi gitmiyor üstümüzden
Geçen geçti,
Geçen geçti,
Geceyi söndür kalbim
Geceler de gençlik gibi eskidendi
Şimdi uykusuzluk vakti.
MURATHAN MUNGAN

Hiç yorum yok: