16 Temmuz 2012 Pazartesi

Menekşe III


“Çok kötü bir hafta geçirdim Minaanım çok!”
Gerçekten de her zamankinden farklı bugün. Saçları gelişigüzel toplanmış, yüzünde makyaj yok, gözlerinin altı kahverengimsi bir renk almış, kıyafetleri özensiz.
“Ne oldu Menekşe geçen görüşmemizden sonra, neler yaptın?”
“Zaten sorun da bu! Hiçbir şey! Hiçbir şey yapamadım. Ben hayatımla ilgili bir şey yapmam gerektiğinde hiçbir şey yapamıyorum.”
Evet, insanlar olayları anlatırken ve özeleştiri yaparken fazlaca (!) genellemeye başladıklarında depresyonun kapıda olduğundan kuşkunuz olmasın. Ama bu sizi korkutmasın. Hani şu meşhur “en dibe vurmadan hızlanıp yüzeye çıkamazsın” benzetmesini bilirsiniz. Klişedir ama bence gayet isabetlidir. Bu depresif durum, beklenen ve o dibe vuruşu getirecek ivme olabilir. Tabi olmayabilir de…
“Bunca yıl bir aşk masalına inanıp kendisini yere göğe konulamıyor zanneden ve yüzüne baka baka yalan söylenen benim ama şimdi bunu artık bildiğim halde yine de bir şey yapamıyorum. Bu kadar aciz bu kadar karaktersiz bu kadar pasif olabildiğime inanamıyorum! Kendimden nefret ediyorum!”
Eh haksız sayılmaz ama onu bununla yüzleştirecek değilim elbet.
“Bence ben bütün bunları hak ettim. Benim gibi bir kadın tüm bu yalanlara senelerce oyalanamaya ve günün birinde başkasıyla evlenir diye bekareti bozulmadan bir kenarda süs köpeği gibi tutulmaya layıktır!”
Ve ağlamaya başladı. Bir psikolog odasının olmazsa olmazı nedir biliyor musunuz? Hastanın ulaşabileceği yerde bir kutu “ağlama mendili.” İçinden bir tane aldı ve o yetmeyince bir tane daha…
Biraz sakinleşir gibi olunca sordum:
“Tam olarak ne yapmak istedin ve yapamadın?”
“Biliyorsunuz işte!”
“?!?!?!”
“Geçen sefer bütün bunları konuştuk ve sizce kandırıldığını fark eden bir kadının ne yapması gerekir?”
“Bilmem ne yapması gerekir?”
“Minaanım siz ciddi misiniz? Yani bakın gerçekten benim bu tür akıl oyunları için hiç aklım falan da kalmadı, benimle oyun oynamayın lütfen.”
“Akıl oyunları mı? Menekşe geçen görüşmede konuştuklarımızı gayet iyi hatırlıyorum ama sen bu odadan bir karar vererek çıkmadın. Çıktınsa da bunu benimle paylaşmadın. Ve evet böyle bir durumda bir kadının ne yapması gerektiğine dair bir şablonum yok o yüzden bilmiyorum ne istediğini. Şimdi lütfen sen söyle.”
“Öyle mi oldu gerçekten? Hay Allah ben öyle sandım aslında… ama… neyse yani zaten bir şey yapamadım… çıktım buradan, eve gittim, o gün telefonlarını açmadım. Zaten iki kere aradı. Sonra eve gitti. O evdeyken, yani ailesiyle birlikteyken hiç aramam. Ne olur ne olmaz diyerek buna dikkat ederim. O tabi bilmediği için benim ne halde olduğumu ertesi gün neredeyse akşamüzeri olmuştu beni aradığında. Yine açmadım. Mesaj çekti, “iyi misin” diye. Cevap vermedim. Sekreterine bizim evi arattı. Anneme yok dedirttim. Böyle tam 3 gün kestim irtibatı. Sonra dördüncü gün kalktı iş yerime geldi. Ama ben perişanım. İşte aynı bugün olduğum gibi. Ağlamaktan gözlerim şiş… hiçbir şey söylemedim, açıklama da yapmadım, hesap da sormadım, kovdum neredeyse yanımdan. “Senin biraz zamana ihtiyacın var herhalde, regl falan mı olacaksın ne oluyorsun” deyip gitti. Sonra tabi canımlı, bitanemli, bebeğimli mesajlar…”
“Menekşe?”
“Efendim?”
“Yapmak istediğin bu muydu?”
“Nasıl yani?”
“Yani geldiğinden beri yapamadım da yapamadım dediğin nedir hala anlamadım ben.”
“Onu terk etmem gerektiğini düşünüyorsunuz!”
“Ben hiçbir şey yapman gerektiğini düşünmüyorum. Soruyorum sana.”
“Ama aklı başında olan bir kadın böyle benimki gibi bir durumda biraz gururlu davranır ve restini çeker değil mi?”
“Rest?”
“Evet rest. Ya ben ya ailen der.”
“Aklı başında bir kadının ne demek olduğunu bilmiyorum o yüzden sen bana kendin ne istiyorsun onu söyle.”
Düşündü… düşündü… düşündü…
“Ondan ayrılmam gerekir.”
Bekledim… bekledim… bekledim…
“Yani iki tane çocuk var ortada, nasıl onların dünyasını altüst etmesini isterim?”
Ve yine bekledim…
“Minaanım benim bir gün bir başkasıyla evlenebileceğim gerçeğiyle yaşıyor ve bu nasıl bir erkeklik? Bu beni mahvediyor… ölüyorum sanki…”
Ve yine ağlamaya başladı…

5 yorum:

oytunla hayat dedi ki...

rest çekemiyor, çünkü alacağı yanıtı biliyor :(

Sui dedi ki...

Olayı tam olarak anlayabilmek için I ve II'yi de okudum. Seri yazılar olunca daha keyifle okuyorum. Dizi kültürüne alışık olduğum için sanırım:) Neyse, tanıdığım biri de aynı durumu daha kısa sürede sonlandırmıştı. Dışarıdan bakınca saçma sapan gelse de yaşarken değişiyor durumlar sanırım. Yazık menekşeye ve adamın evli olduğu kadına. Size de sabırlar diliyorum:)I'i okurken çok güldüm, yumurta benzetmesi süperdi.

Adsız dedi ki...

Göksel'in 2012 albümü açık, bu postlar bayağı iyi geldi bana minaanım ;) iyiki bulmuşum seni takipteyim .

delimine dedi ki...

acıyor acıyor her yolu denedim gitmiyor... bu şarkının olduğu albüm mü? galiba diğer şarkıları henüz dinlemedim... ben geceleri evden yazıyorsam genelde radyo açık oluyor

Adsız dedi ki...

evet evet o albüm ama o şarkıyı dinlemiyordum =)