12 Temmuz 2012 Perşembe

Evlilikler - çözülme


Ve sanırsınız hayat sadece ilk evresini nasıl bir başkasınınkiyle birleştireceğimize kafa patlattığımız, ikinci evresinde de tüm enerjimizi bundan nasıl kurtulacağımıza yatırdığımız saçma sapan bir zaman dizgisi.

Öyle değil aslında…

Ama eğer her şey algıdan ibaretse korkarım algılarım telafisi zor olacak şekilde çarpılmış durumda.
Birbiri ardına aşık olup kavuşmak için çırpınma, evlenip olmadık sorunlarla boğuşma ve ardından da ele yüze bulaştırılan boşanma öykülerine maruz kalınca taktir edersiniz ki insanın ilişkilere bakış açısı radikal (!) olarak değişiyor.

Diyeceksiniz ki, senin işin bu, rahatsızsan yapma!
Hem yapar hem söylenirim kime ne derim o zaman ben de …

Bazen hayatın gereğinden fazla ciddiye alındığına inanasım geliyor. Sonra da düşünüyorum ve diyorum ki hayatı ciddiye alanlar olmasa şu andaki medeniyete sahip olabilir miydik? Medeniyet dedimse lafın gelişi; aslında ulaştığımız teknolojik evrimden söz ediyorum. Yoksa insan mayasında Habil ve Kabil’den bu yana değişen en ufak bir şey olduğunu sanmıyorum. belki değişmesi de gerekmiyordur zaten, neyse...

Şu bizim, vajinismus nedeniyle 6 yıllık evliliklerinde ilişkiye giremeyen ve çocuk sahibi olamadıkları için tedavi arayışında olan çifti hatırlarsınız.

Bazen kendimi münasip bir bayıra vurup avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum: BU KADAR BÜYÜTECEK NE VAR ?!?!?

Bunu bir psikologtan duymak tuhaf mı? Olmamalı belki de…

Burada yine şu soru akla gelebilir, insanlar bazı sorunlarını büyütmese (!) sen nereden ekmek yiyeceksin? Evet bunu diyebilirsiniz elbette. Cevabını henüz bilmiyorum, bir gün bulursam söylerim size de.

Psikoterapi sürecinden ve sorunlarının düzelmesinde hangi aşamada olduklarından bahsetmek istemiyorum. Zira bu blogun yazılış amacı her zaman söylediğim gibi “bakın ben ne kadar iyi bir psikoloğum her hastayı adam (!) ediyorum, herkeslere beni tavsiye edin, hasta olun bana gelin !” falan değil. Bunu zaten biliyorsunuz… Neden söyledim ki? Neyse belki aramıza yeni katılanlar için faideli bir bilgi olarak bir kenarda durabilir.

Bugün her iki eş de karşımda biraz üzgün ve bir karar aşamasında olan ve o kararın sonrasının meçhullüğü yüzünden dalgınlaşan her insan gibi oturuyorlardı karşımda.

Benim işim insanları boşamak ya da boşatmak değil. Keza ille evlilikleri kurtaracağım gibi bir misyonum da yok. Ben sadece var olan malzemeyle çalışırım ve kişinin karar almasına yardım ederim. Bu süreçlerdeki rolüm tahmin edebileceğiniz ya da dışarıdan görünenden çok daha azdır. Hatta o azıcık rolün bile delüzyon olduğunu sandığım oluyor.

Kadın:
“Minaanım hayatımın son altı yılında ilk kez bir haftadır kafamda cinsel ilişki düşüncesi olmadan yaşadım. Bunun nasıl bir his olduğunu tahmin edemezsiniz. Altı yıldır gecem gündüzüm her anım sadece cinsel ilişkiye girme, girememe, eşimin bununla ilgili ne düşündüğü, benim yetersizliğim ve bu durumun değişip değişmeyeceğiydi. Meğer nasıl büyük bir sıkıntı altına sokmuşum kendimi. Sanki sırtımdaki 40 kiloluk bir tuz çuvalını yere bırakmış gibi rahatladım. Benim ihtiyacım olan tek şey meğer bunun hakkında düşünmemekmiş.”

Görüşmenin ilerleyen yerlerinde bir yerde adam:
“Minaanım ben açıkçası bunun gerçek bir sorun olduğuna altı yıldır pek de inanmıyormuşum. Bunu da şuradan anladım, tüm gidip geldiğimiz tedavilerde fark ettim ki, eşini iyileşsin diye doktora taşıyan bir adam gibi davranıyordum. Ben hiç cinsel bir sorun yaşamadım hayatımda. Şimdi eşime rencide etmek istemiyorum ama bekarlığımda bazı ilişkilerim oldu ve ilk kez eşimle birlikte dünyada böyle bir sorun olduğunu duydum. Son günlerde hiç olmadığımız kadar yakınlaştık birbirimizle. Ve bunun için mutluyum…”

Tuhaf olan neydi biliyor musun sevgili blog okuyucusu? Her ikisi de onları mutlu eden bir durumdan ve mutluluk hislerinden, rahatlamalarından bahsediyordu ama yüzlerinde “nihayet isteğine kavuşanların” değil de “bir acı gerçeği fark etmişlerin ve bu fark edişle birlikte bir yükten kurtulmuşların” ifadeleri vardı.

Evet… mutluluk da türlü türlü…

Evlilikleri ile ilgili ne karar alırlar bilmiyorum.

Ama şunu biliyorum ki bir erkek için, karısının onunla değil de bir başka erkekle birlikte olsa belki de benzer bir sıkıntı yaşamayacağını fark edebilmesi ve bununla yüzleşebilmesi zor bir süreçtir. Hakkıyla bunu atlatanı tebrik etmek gerekir.

Bilmem olayın özünü anlatabildim mi?

1 yorum:

Kuulumsu Kadın dedi ki...

sorunların yaratıcı biziz aslında..