7 Mayıs 2012 Pazartesi

Pzt-gece

sıradan bir gündü. yorgunluk kirpiklerimden klavyenin üzerine damlıyor şu an. Timur pencerenin önünde kıvrılmış camdan caddedeki yanıp sönen neon ışıklı gece kulübü ve bar tabelalarını seyrediyor. binada ev olarak kullanılan benimkiyle birlikte dört daire var. toplamda yedi daire. iki daireyi apartmanın sahibi vakti zamanında birleştirmiş, sonra da kendisi emekli olup Datça'ya yerleşince önce bir kürk ve deri mağazasına sonra da halen burada olan bir sürücü kursuna kiralamış. kendisi hala hayatta sanırım.
günün 24 saati hareketlidir buralar. hem cadde hem de apartman. olayımız, kavgamız, baskınımız pek eksik olmaz. ben çatıdayım. kışın biraz zorluk çektiğim doğru ancak manzaramı en lüks semtteki en gıcır dubleks daireye bile değişmem.
ofisimi biraz daha elit bir muhitte tutmamın sebepleri var. gelip gidenleri düşünmek zorundayım. her ne kadar hiçbirine zerre kıymet vermiyor gibi görünsem de, sorumluluk duyguları olan bir psikoloğum ben. en azından güvenliklerini sağlıyorum ve sosyetik muhitlerde bu terapi zımbırtıları da zaten çok revaçta olduğundan utanıp sıkılmadan hatta bazıları gef gef gerinerek binaya girip çıkıyorlar.
ama burası ayrı. benim mabedim. istirahat mahallim. öldükten sonra bile mumyalanıp burada kalmak isterdim ama bu isteğimi ciddiye alacak bir belediyecilikten henüz uzağız. 
bazı geceler ışıkları söndürüp Timur'la birlikte arka balkondan görünen diğer caddede bekleyen travestileri seyrederiz. çok soğuk olduğunda bir termosa çay doldurup yanına da Boyabat tuğlasından hallice tarçınlı keklerimden koyup bir tepsiyle sokağın köşesine bıraktığım doğrudur. kim olduğumu çözmüş olabilirler ancak tavrıma saygı duymuş olmalılar ki kapıma dayanmadılar hiç. zaten ben mesela güvercinleri de uzaktan severim. yemleyeceğim zaman penceremin önünde değil de gidip parka ufalarım bayat ekmekleri. benzetme nahoş geldiyse sizinle anlaşabilme ihtimalimiz pek yok. 
yarın nevi şahsına münhasır ve müstesna bir kişiliği olan sekreterim Müdanaanım izinden dönüyor. ismi Müdana. Müdana Hanım uzun ve zor olduğu için zamanla müdanaanım haline geldi. o da bana minaanım diyor ve mikro demokrasimizde pürüzsüz yaşayıp gidiyoruz. ana babasının ne düşünerek ona böyle bir isim verdiklerini bilen yok. ancak zamanla tanıyacaksınız, yer yüzünde başka hiçbir isimle var oluş potansiyeline ulaşamazmış zaten kendisi.
bir haftadır yeğeninin düğününü bahane edip gittiği Antalya'dan dönemedi. tahminlerime göre düğüne uğrayıp bir saat kaldıktan sonra sahil şeridini bulduğu her türlü vasıtayla gezmiş ve homini gırtlak nerede ne meşhur varsa sanki önceden hiç yememiş gibi tek tek dolaşıp yemiş olabilir. yani muhtemelen şu anda yoldadır. ve Antalya haricindeki herhangi bir vilayetten buraya doğru son anda bir otobüsün yer bulamayıp da rica minnet sıkıştığı en arka koltuğunda seyahat yastığına kafasını koymuş horuldayarak buraya yaklaşıyor olabilir.
gelmesini dört gözle bekliyorum zira ofis biraz daha gelmezse it bağlasan durmaz hale gelebilir. randevular karıştı, bulaşıklar birikti, ortalık bir parmak toz. 
o yokken daha da çok yoruluyorum. o yüzden fazla yazmaya mecalim de yok. şimdi yeşilçam kanallarından birinde bir film bulup izlerken uyuyakalmak üzere kanepeme geçiyor ve bugünlük burada kesiyorum. 
maddem uyurken manamın nerelerde sürttüğünden bihaberim. o nedenle gece gökyüzünde rastladığınız yabancı ruhlara itidalli yaklaşınız. sonra aramız bozulmasın.

Hiç yorum yok: