Eveeet, nerede kalmıştık?
Diyordum ki, Kalem’in aşık olduğu kız meğer bizim Rapunzel’miş.
İkisini yan yana düşünmeye çalıştım ve Rapunzel’in Kalem’in ismini bile
hatırlamıyor olabileceği konusunda çocuğa hak verdim. Rapunzel gerçekten de
orta okul ve lisede hani şu okulun en çok çıkma teklifi alan, en havalı, en
güzel kızlarından birisi olabilecek bir kızdı.
Kalemse onun kadar dikkat çekici herhangi bir özelliği olmayan,
kahverengi gözlü, kahverengi saçlı, suskun, sakin bir tipti.
Hiçbir şey söyleyemezdim. Müdaananım’ı özellikle Kalem ve Rapunzel’e aynı
gün randevu vermemesi konusunda sıkı sıkı tembihledim. Merakını giderememek ve
nedenini sormaması konusunda onu ikna etmek özellikle zor oldu. Bazen onunla
içeriden çıkan hastalar hakkında, onları rencide etmeyecek ve bence “zararsız”
bazı bilgileri paylaşırım. Bunu duyunca umarım şaşırmadınız; çünkü tüm
psikologlar sekreterlerine ya da meslektaşlarına hastalarını anlatırlar.
Elitist bir yaklaşım olduğunu kabul ediyorum. Ama inip de aşağıdaki bakkala
anlatmamı istemezdiniz herhalde. Güvenli suların nerede başlayıp, nerede
bittiğini bilebiliyorum kendi adıma konuşmak gerekirse.
Ancak mesela çok ünlü (!) bazı medyatik psikiyatrların çok ünlü (!) bazı
serçelerin bağımlılık (!) alışkanlıkları hakkında uluorta konuştuklarına da
şahidiz. Bu, saygınlığınızı tamamen yitireceğinizin ve meslektaşlarınız
arasında bir daha sevilmeyeceğinizin teminatıdır. Gerçi bunu umursadıklarını
sanmıyorum. Boş verin…
Kalem’in Rapunzel’e olan duygularını öğrendikten sonra Rapunzel’e okul
çevresi ve arkadaşları hakkında bazı sorular sordum. Bir erkek arkadaşı, bir
erkek arkadaşı olmasını istediği ama bir sebepten kızgın olduğu için uzak
durduğu arkadaşı, bir de ona sürekli çıkma teklif eden ve birisinin
kıskandırılması gerektiğinde elinin altında bulundurduğu ne erkek arkadaşı ne
de arkadaşı olan üç çocuktan bahsediyordu genellikle. Tahmin edebileceğiniz
gibi Kalem’in K’si bile geçmiyordu. Onun dünyasında Kalem’e ait tek bir iz yok
gibiydi.
Kalem ise değme edebiyatçılara taş çıkartacak şiir ve mektuplar arasında
kendine Rapunzel’den örülü bir dünya kurmuştu.
Şimdi lütfen bir psikolog olun ve kendinizi benim yerime koyun.
Bana genellikle hastalarım gelir ve benim hiç tanımadığım göremediğim
insanlarla olan ilişkileri hakkında yığınla bilgi verirler. Ve çoğunlukla
başkalarıyla olan bitenden kaynaklanır onları bana getiren sorunlar.
Kaynaklanmasa bile mutlaka başkalarıyla ilgisi vardır. -Robinson Cuma’yla
sadece yarenlik etmiş olamaz. Robinson da bir insansa, her insan gibi fena
halde kavga edip didişme gereksinimi duymuş olmalı.
Her neyse… Bu kez hastalarımdan birinin kimden bahsettiğini biliyordum.
Hatta o kadar iyi biliyordum ki, onun hakkında başka hiç kimsenin sahip
olmadığı bilgilere sahiptim. Ama bu Kalem’in zaten işine yaramazdı.
Kalem’in biraz daha özgüvene ve sevdiği kıza açılma, gelecek bir red
cevabını da göze alıp sorumluluk altına girmesi gerekiyordu. Diğer seçenekse
ona hiç açılmamak ve hem duygularını hem de bir “Rapunzel Külliyatı”nı belki
ileride yayınlamak üzere kendisine saklamaktı. Ki bu karar da saygı duyulması
gereken bir davranış olabilirdi.
Rapunzel’in kendini bir popülarite simgesi olarak merkezine
yerleştirdiğini dünyasında, aslında hangi sorunlarla uğraşmamak için kendisini
gündelik, onun çözüm kapasitesinin çok altında saçma sapan flörtöz çatışmaların
ortasında bıraktığını kavramaya ihtiyacı vardı. Çünkü aslında ilgilenilmeyi hak
eden çok gerçek yaralara, varlığı içinde bulunduğu odaya bile sinebilen ve
belki biraz buruk gerçek sorunlara sahipti.
En azından görüşmelerde benim amaçladığım bunlardı.
Tabi ki öyle olmadı.
2 yorum:
hasta yerine danışan deseniz daha iyi bence:)
özellikle "danışan" demiyorum :)
Yorum Gönder