Bir kadıncağız var. 50’li yaşlarda. “Kamanlı’yım” dedi kapıya ilk
geldiğinde. Kapı dediysem aklınıza muayenehane gelmesin. Evime geldi. Beni tanımaz,
mesleğimi falan bilmez. Rasgele çalmış kapıyı, biraz konuşunca anladım.
Evet bu gece size biraz komşularımdan bahsedesim var. Daha doğrusu
komşularımın bir tanesinden. Sürücü kursunun hemen üzerinde, 2. katta oturuyor.
Yanlış bilmiyorsam bir ilaç firmasında mümessil. Eli yüzü düzgün, bıçkın bir
tip. Yanında sık sık genç ve alımlı bir kız görüyorum. Evli mi değil mi hiçbir
fikrim yoktu.
Ta ki Kamanlı Teyze gelene kadar.
Kadıncağızı kapıda görünce önce anlamadım; satıcı ya da yardım toplamak
için gelenlerden sandım. Ellerine baktım, boş. Bir de ne göreyim, gözleri
doluyor, “o namussuz, rezil, ırz düşmanı, kızım, ceylanım…” türü kelimeleri
aradan ayıklayınca anladım ki mevzu başka. Meğer bir kızı varmış, 20 yaşında,
ne anasını ne babasını dinler, her akşam evde dayak yer ertesi gün yine kaçıp
bizim bu aşağıdaki mümessilin yanına gelirmiş, günlerce eve kapanırlarmış. Adam
evlenip boşanmış, bir de çocuğu varmış, 37 yaşındaymış. “Ben anlamıyor muyum kendi
kanımdan kızın halinden tavrından ne halt ettiğini, ırz düşmanı kızımı evirip çevirip…”
“Teyze dur yaaa!” dedim can havliyle.
“Sen ne istiyorsun benden, niye geldin” diye sordum.
Yardım edecekmişim. Konuşacakmışım kızıyla ve ırz düşmanıyla, onları ikna
edecekmişim, aklı başında birine benziyormuşum, kızı bu sevdadan vazgeçip eve dönecekmiş,
bu adam onunla evlenmezmiş, kızı boşuna oyalıyormuş.
İçeri bir girse Timur’a şişelerden inşa ettiğim “camdan köşk”ü görecek. Fırında
da gece yesinler diye Fahri’yle arkadaşları için sebzeli, tavuklu börek. Birazdan
gelir almaya. Ben kendi adıyla hitap ediyorum ama sokaktaki ismi Müjde, zevk
meselesi, adını ben koyacak değilim…
Kamanlı Teyze’nin beni tanımadan “aklı başında” yakıştırması yapması,
aklımın başımda olduğuna kanıt teşkil etmeyeceği gibi esasen aksini iddia etmek
de yersiz olurdu.
Ağlıyordu kadın. Yardım etmek isterdim ama öyle saçmaydı ki içinde
bulunduğumuz vaziyet, onu ağlarken dinlemek dışında yapabileceğim hiçbir şey
yoktu. İçeri de buyur etmedim çünkü anlattığı hikayedeki gibi bir kız yakın
zamanda eve dönmeyeceği gibi Kamanlı Teyze de daha çok gider gelirdi bu
apartmana ve açıkçası mesai saatleri dışında problem dinleyip çözüm üretmeye
çalışmak konusunda motivasyonum sıfır. Kaba görünüp görünmemek gibi bir endişem
de keza yok… kapıda dikildik öyle…
İşin berbat kısmı şu ki, Kamanlı Teyze’den sonra bıçkın mümessile bir
selam vereyim dedim, adam zampara, hemen kaş göz ayrı oynamaya başladı,
mecburen aşağıdaki Diyarbakırlı restoran sahibi ahbabımın adını zikrettim. Aldı
mesajı. Ama o kadarla bitmedi. Daha sonra eve girip çıkan iki farklı genç kız
daha gördüm. Söylesen bir türlü söylemesen başka türlü diye dertlenmeye kalmadı
bizim Kamanlı Teyze’nin kızı bir akşam yine evden kaçıp gelmiş, bastı bunu
kızlardan biriyle. Kızıl saçlı, iri memeli olan… Saç saça girdiler. Tam o
sırada sürücü kursu dağıldı. Millet üşüştü ikinci katın merdivenlerine. Ben de
yukarıdan indim koşarak, ayağımda şıpıdık terlikler üzerimde snoopy’li
sabahlık. Rezillik. Bilmem söylemeye gerek var mı kavga var diye duyunca aklına
“kızlar arasında bir güreş” olabileceği gelmeyen Diyarbakırlı restoran sahibi
ahbabım belindeki silaha davranıp, sürücü kursundan çıkanları yararak koşup
yukarı geldi. Silahı gören, daha önce karakolluk oldukları diğer komşu telefona
sarılıp kaşla göz arasında polisi aramış. Zaten devriye gezen, lazım olsa yarım
saatte gelmeyecek polis beş dakika sonra damladı. Ortalık bir saatte zor
sakinleşti.
Son durumları bilmiyorum. Bıçkın mümessil daha temkinli davranıyor olsa
gerek, son zamanlarda evine giren çıkan görmüyorum. Aslında pek dikkat de
etmiyorum. Bekar adam, bana ne…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder