Bazen denk geliyorum, bakıyorum diğer insanlar nasıl bloglar yazıyorlar
diye… Yani benim bizzat izleyicisi olduklarım değil de mesela blog portalı gibi
faaliyet gösteren yerlere.
Müthiş bir entelektüel kitle. Kimi bilişim incelikleri anlatıyor kimi
bilgisayarlar, telefonlar vs gibi teknik donanım hakkında bilgiler veriyor,
tıptaki gelişmeler, sağlık blogları, hukuk blogları…
Ezik hissettim kendimi.
Ve hemen şu kanıya kapıldım: Acaba benim canımdan aziz izleyicilerim de
benden bir öğreten kadın olmamı, efendime söyleyeyim onları psikolojinin
derinlikleri, incelikleri hakkında bilgilendirmemi, ontolojik sorgulamalara
gark edip felsefi çıkarsamalar denizinde her gün yeni bir idiopatik kinetik
farkındalıkla doğan güne uyandırmamı arzu ederler mi?
(Bu son kısmı özellikle itici sözcüklerle bezedim ki her duyduğunuzu
istemeyesiniz. Mesela “idiopatik kinetik farkındalık” ne demek ben de
bilmiyorum, uydurdum.)
“Minanım ama biz sizi böyle seviyoruuuz” dediğinizi duyar gibiyim.
Hepiniz benim bebeklerimsiniz. Yine de bir düşünün, yorum kısmında bireysel
değil ama genel konularla ilgili sorularınız olursa yazın da arada didaktik de
takılalım gençler…
Mesela örneğin misal vermek gerekirse (!) az sonra anlatacağım yürek
deşen Cek hikayesinden sonra teorik bir açılıma girişeceğim, bakalım beğenecek
misiniz?
“Pepecan seninle resim yapalım mı? Ya da istersen oyun oynayabiliriz?”
“Ne oyunu mesela?”
“Mesela Macera Adası var. Ya da bakalım ne varmış…”
“Neyse resim yapalım o zaman.”
“Tamam. Al bakalım sana bembeyaz bir kağıt, burada devamı var istersen,
bunlar da boyalarımız…”
“Ne yapayım?”
“Ne yapmak istersin?”
“Bilmem.”
“O zaman bana bir insan resmi çiz önce; tastamam bir insan yap.”
“Ama belki de çok güzel olmayabilir?”
“Çok güzel olması gerekmiyor, tam olsun yeter, önemli olan senin yapmış
olman benim için.”
Eline boyayı aldı. Bir yuvarlak çizdi önce. Sanırım bu çizeceği insanın
başıydı ama durdu hemen ardından.
“Ben resim de yapmak istemiyorum.”
“Tamam resim yapmamız şart değil.”
“Ben burada böyle hiçbir şey yapmadan otursam olmaz mı?”
Bu yıl ilkokula başlayacak olan 6 yaşındaki erkek çocuk: Depresif bir
görünümdeydi. Tabi o koltukta öylece oturmasına itiraz etmedimse de izin de
vermedim. Konuşmaya başladı sonra. Havadan sudan, çizgi filmlerden, tuttuğu
takımdan… Derken konuyu kendisi açtı:
“Benim de bisikletim var aslında. Ama bizim evimizde. Eskiden babam da
bizim evimizdeydi. Sonra kendi evine gitti. Orada da odam var. Oyuncaklarım var
ama bisikletim yok. Tv’de benim çizgi film kanalım da yok. Babam iş bilgisayarında
oyun oynamama izin vermiyor. Çocuklarla oynamaya gittim. Maç yaptık biraz.
Sonra oraya gittik. Yolda yarış yaptık. Susadık, orada çeşme gibi bir yer
vardı. Hatta bize top da verdi. Alın oynayın diye… Sonra acıktıysanız gelin
içeride gofret kraker var dedi. Çocuklardan bazısı gitmedi. Ben gittim. İkisi “Ne
olacak oğlum ne kadar iyi adam”, dediler. Sonra hepsi çıktı ben kaldım. Orada
yaşıyormuş. Bana resimler gösterdi. Kendi çocukları, torunları varmış, aynı
sana benziyorlar dedi. Öbür çocuklar nereye gittiler bilmiyorum. Ben içerde
yalnız kaldım. Küçüktü zaten kulübesi.”
Sonra sustu. Olayın ardından aile hemen karakola, adli tıbba koştuğu için
kim bilir kaç kez çocuğa aynı şeyleri anlattırdıklarını bilmiyordum ama
yeterince anlattığına ve daha fazlasına gerek olmadığına emindim. Fakat ne
yazık ki, yapılan görüşmeler suçun niteliğine ilişkin olduğu için çocuğun
yaşadıklarının izlerini nasıl yorumlandırdığı ve olayın üzerinden şu anda üç
hafta geçmişken ne durumda olduğu haliyle değerlendirilmemişti.
Olayı şöyle özetleyeyim.
62 yaşındaki, daha önceden de taciz ve tecavüzle ilgili hakkında
şikayetler olan inşaat bekçisi adam kimsenin olmadığı Pazar gününde çocuklardan
en küçük ve en sessiz olanı fotoğraflarla, gofretle ve para vererek oyalamış,
yanında kalmasını sağlamıştı. Daha sonra 6 yaşındaki erkek çocuğu kucağına
oturtmuş ve “Seninle fış fış kayıkçı oynayalım” diyerek çocuğa sürtünmüştü.
Ardından belden aşağısını soyunarak, cinsel organını çıkarmış ve oral yolla
çocuğun beden bütünlüğüne tecavüz etmişti. Çocuk başına tam olarak ne geldiğini
anlamamış, olaydan sonra kusmuş ve ağlayarak dışarıya fırlamıştı. O sırada
yolunu kaybetmiş ve babası polislerle birlikte kendisini bulana kadar epey
koşup, korkmuştu. Bulunduğu sırada durum kavranılamamış ancak eve gidip de
annesi onu aldıktan sonra inşaat bekçisinin kendisine yaptıklarını ima
edebilmişti.
Sonrasında neler olduğunu, cinsel tacize uğrayan bir çocuğa nasıl
yaklaşmak gerektiğini bir sonraki yazıda anlatayım çünkü mevzu hayli uzun
farkındaysanız.
-devam edecek-
6 yorum:
katil olurdum.
Allahım sen fırsat verme.
Ne bilim, aklıma gelmemişti böylesi.
Yorum yazıp yazıp sildim. Dilimin ucuna gelen küfürlerle yaptığım mücadelede galip geldim...62 yaşında yahu, gerçi 17-18 olsa ne fark eder, sonuç değişecek mi? Ne zor bir durum. Ben söyleyemediğim küfürlerimi alıp gideyim, Allah'ta bu hayvanların belasını versin diyerek bu yorumu noktalayayım. Sizin de kelimelerinize şifa versin Allah, dilinizden döküldükçe bu insanların acılarına şifa olsun. Unuttursun yaşadıkları acılarını...
Benim kafam daha onceden taciz tecavuz vs sikayetlerde varmıs hakkında ya ! Lan nasıl bi ülkedeyiz böleleri nasıl "cezasını cekdi" deyip serbest kalabilir. Hasta adam hasta yahu !!!
Allah herkesin çocuğunu korusun dilerim ama biz bunları dilerken bile bir yerlerde birilerinin çocukları inciniyor ...
bu rada bu adamların hasta olarak değerlendirme hatasına düşmemek gerekiyor. Bu adamalar hasta değil, ACIMASIZ SAPIK. Hasta dediğinizde sanki elinde değilmiş , ya da iyileşirmiş gibi bir durum oluşuyor insanı kafasında ..
Hatta acıyanlar oluyor böylelerine..
Yorum Gönder