Boşanmaların ne kadar çirkinleşebileceğine dair hala kuşkusu olan var mı
aramızda?
Şu aşağıdaki kısaltılmış ve bizzat blog yazarının taraflarla görüşmüş
olduğu gerçek hayattan alınan öyküyü günde 3 kez tok karna öneriyorum o vakit.
Tam bir “gerçek kesit” vakası.
Ama sonunda ak sakallı dede beklemeyin zira bunlar yaşanırken insanlıktan
umudunu kesmiş olabilir.
Bazı sebeplerden ötürü bu çiftle görüşme sebebimi gizli tutmak istiyorum
ve bunu anlayacağınızı tahmin ediyorum.
Önce kadını görmüştüm. 2 çocuk annesi, kısa kesilmiş kahverengi saçlı,
ince, orta boylu ve bakımlı görünümü olan modern bir kadındı. Yüzünde çok acı
çeken insanlara özgü, onu kederlendiren hatıralarını anlatırken hemen o ana ve
duyguya girmesiyle iyice belirginleşen keder çizgileri vardı.
“Biz severek evlendik” demişti. “Önceleri her şey çok güzeldi. Ama hamile
kalmamla birden sanki bambaşka bir adam oldu Hannibal.” (Neden bu adama
Hannibal ismini verdiğimi az buçuk tahmin ettiniz mi? )
“6 aylık hamileydim bir akşam canım nasıl kola çekti… Saat çok geç
değildi. Belki on- on buçuk falan… televizyon seyrediyordu o da… işten yorgun
gelir, yemeğini yer, tv karşısına geçer, ne kumandayı verir ne de benimle iki
çift laf eder… tv ile konuşurdu bir tek… haberlere, dizilere, filmlere izlerken
yorum yapardı, ekrandaki insanlara bazen kızıp bağırırdı, benden de çay, kahve,
meyve falan isterdi…”
İşte yine böyle bir akşam hamilekamile canının kola çektiğini söylüyor ve
Hannibal’dan evliliklerindeki ilk dayağını yiyordu. Ama ne dayak!
“Minaanım elindeki kumandayı bırakmadan var gücüyle sol kulağıma da
isabet edecek şekilde bir vurdu… o an ölüyorum sandım… uğultular, gözüm
karardı, yere düştüm… meğer kulak zarım yırtılmış. Eğer ki annesiyle babası o
sırada tamamen tesadüf eseri bize uğramış olmasalar değil beni hastaneye
götürmek, düştüğüm yerden bile kaldırmazdı.”
Haliyle kola istemesine neden bu kadar kızdığını merak etim ve sordum.
“Meğerse o gün üzerinde hiç para yokmuş, kredi kartıyla da bakkaldan kola
alınmaz diye olmaz dedi, ben de ısrar ettim, ne var ki yabancı değil, yarın
veririz dedim… demez olsaydım… sonradan bana açıklaması hamileyim diye huyum
değişmesin, şımarmayayım, bugün kola isteyen yarın başka şey ister, kocasına
karşı gelen günahkar bir kadın durumuna düşmeyeyim diye uyarmak maksatlı vurduğu
şeklinde oldu. Zaten çok sert vurmadım dedi.”
Bu arada günah falan deyince sanmayın ki adam dindar vesaire; alakası
yok. Belinde silah taşıma ruhsatı olan bir mesleği var. (Bakın bu hakkaten çok
gizemli oldu, hiç tahmin edemediniz değil mi mesleğini?) Ve dini
gerekliliklerini yerine getiren birisi değil.
İşte hamilekamile ilk o akşam yemiş Hannibal’in dayağını. O sırada 1
yıllık bile evli değillermiş. Ve arkası gelmiş…
“Minanım artık keyif mi aldı ne oldu bilmiyorum aradan bir hafta geçti
geçmedi, daha kulağım tam düzelmemişti, bu kez de akşam yemeği yüzünden vurdu
bana. Ben çalışıp eve torbalarla her türlü erzağı yığıyorum sen patlıcanı neden
etli değil de zeytinyağlı yapıyorsun, üstelik tadı tuzu da yok, malzemeleri de
ziyan ediyorsun diye burnumun ortasına bir yumruk attı…”
Kulağı iyileşmedi diye nezaket göstermiş, bu kez burna çalışmış. Devam
ediyor;
“Sonra alışkanlık haline getirdi zaten. En ufak şeyde bağırıp çağırmaya,
karşılık verecek olursam nereye denk gelirse vurmaya başladı. önceleri bir vurup
bırakıyordu… zamanla birden fazla darbe, tekme, cisimle vurma, artık aklınıza
ne şekilde gelirse tekme tokat tabir ettiğimiz şekilde ağzım burnum dağılana
kadar dövmeye başladı.”
Tüm bu şiddet ve vahşet arasında çiftin iki çocuğu dünyaya gelmiş,
zavallı çocuklar hem annelerinin karnında hem de içine doğdukları evde sürekli
şiddete maruz kalmışlar. Hannibal çocuklara bir iki kez dışında pek el
kaldırmamış. Aslında isabet de olmuş çünkü hamilekamile’yi dövdüğü gibi bir
çocuğa saldırsa çocuğun ölmesi işten bile değil…
Neyse hastam geldi, zannetmeyin ki hikaye bu kadar, asıl sürprizi (!)
sona sakladım.
-devam edecek-
10 yorum:
sonunu merak ediyorum ama hikaye çok da yabancı değil günlük hayatta görüp okuduklarımızdan, o yüzden merak ettim doğrusu ;)
doğru tüm şiddet öyküleri aynı çirkinlikte ama bunda gerçekten ibretlik durumlar var...
kafamdaki tek soru,''2 cocuk olana kadar bir kadın şiddet gördüğü kocasından boşanması için niye bekler? '' değil,ailelerin neden müdahele etmemesi.Aile yoksa yakınlar.Yakınlar yoksa komsular.Aşkta yada evlilikte gurur yoktur tamam.Hadi bir tokada bile eyvallah cekebilirsiniz ancak neredeyse hergun dayak yediğiniz adamdan bide 2 cocuk yapmak.Kınamıyorum ayıplamıyorum asla.İlk kez duydugumuz mevzular değil bunlar.Daha beterlerini işittik işitmeye de devam ediyoruz ama kadının gücüne aman yuvam yıkılmasın duygusuna alkış mı tutayım nasıl tepki vereyim bilemedim.
Merakla bekliyorum :)
Kavruk susamcım az daha bekle değil 2 çocuk yapmak kadının son sözlerine bakalım inanabilecek misin?
bizim yörenin bir oyun havası vardır,demek nasihatmiş bi nevi :
ahh kamile kamile, niye kaldın hamile
dokuz çocuk yetmezmiş gibi
onuncuya kaldın hamile...
sanırım öykü bu yönde gelişecek.
O dayakalarla nasıl olmuş o çocuklar. Yani düşmemişler, onu demek istedim.
Demek ki alacak nefesleri varmış.
Demek ki durumları iyi. Niye, çünkü bir danışmana gidebiliyor. Niye bonca zaman beklemiş, merak ettim.
Levent Bey bu maniyi duymamıştım çok sürpriz oldu benim için çok yaşayın e mi?? çocukların düşmemesi evet bir mucize bence de... ben ücretli görmedim bu aileyi, ki akşam devamını okuyunca anlayacaksınız rehabilite olma ihtimalleri malesef yok, 3. tür gibiler
çok fena ya..
valla çok sinir oluyorum okudukça...
hamile kadına vurmak ne demektir ya.. bir kadına vurmak bile bu kadar iğrençken.. insan kendi çocuklarını taşıyan narin bir kadına kola istedi diye nasıl vurur...
yok insanımız insan değil yada bunlar insan ben başka bir şeyim..
Benim karşılaştıoğım en şiddetli boşanmada, kadını hastanede ziyaret etmiştim. Eşi İngiliz ve Türkiye'nin sayılı Üniversitelerinden birisinde okutmandı. Kadının yüzünü ancak bir ay sonra görebildim çünkü bandajdan sadece burnunun ucu görünüyordu.
Kıssadan hisse: İnsanevladındaki şiddet eğilimi, din-ırk-eğitim-cinsiyet dinlemiyor.
evet malesef ne meslek tanıyor ne eğitim ne gebelik ne aşk ne sevgi... şiddet, dünyayla bir ilişki kurma biçimi. patolojik olarak...
Yorum Gönder