Sabah ilk hasta randevusunu iptal ettiğinde, itiraf etmem gerekirse, pek
memnun oluyorum. Uzun uzun kahvemi içip, internette alışveriş sitelerini
gezmeye, Müdanaanım’ın kapattığım fincanı eline alıp evire çevire bu aralar her
günü bir öncekinden hiç de farklı olmayan ahvalimi anlatışını dinlemeye bol bol
vakit kalıyor bu sayede. Fincana atomu parçalarına ayırmak üzereymiş gibi yakın
gözlüklerini takarak bir ciddiyet ve dikkatle bakışı var ki, görmeniz lazım. İlk kez duyuyormuşum gibi yüzüme bir inandırıcılık ifadesi
takınarak dinliyorum dediklerini.
Hayatı fazla ciddiye almaya gelmez çünkü. Tanık olduklarım ve maruz
kaldıklarım düşünülünce benim yerimde olan birinin hayatı ciddiye almaya devam
etmesi ancak bir “gerizekalılık”la açıklanabilirdi. Eh pek de öyle sayılmam.
Bıraktım elimde tutmakla çok övündüğüm ipleri. İp veya başka bir şey, sıkı sıkı
tutmaya değecek ne var ki bu hayatta? Sabit bir zaman katmanı üzerinde
durduğumuz yerde durarak, bir milim dahi oynamayarak, güneşin doğup batmasıyla
hayatın gerçekten değişebileceği yanılgısına mahkumuz her birimiz. Hayatın,
kaderin, zamanın ve kendimizin… değişimi, ilerlemeyi gerçek sanıyoruz.
Hastalarımdan örnek vereyim size… - bu arada bizim camiada “hasta”
kavramına ilişkin çok gereksiz bir kafa karışıklığı vardır ve psikoterapinin
doğup büyüdüğü batı kültürüne öykünerek hasta yerine “danışan” denmesi
özellikle tembih edilir ve benim pek işim olmaz bunlarla- Hastalarıma
tanıştığımız ilk dakikalarda şunu söylerim “kendi kendinize çözemeyip de bir
psikoloğa tomarla para vermenize neden olan nasıl bir sorununuz olabilir?”
Sonra cevap vermelerine izin vermem ve eğilip doğruca gözlerine bakarım: “Gerçekten?”
Benim biraz egzantirik bir tipleme olduğum konuşulur. Yüzüme söylemezler
ama bilirim bunu. İnsanlar egzantirik tiplere karşı merak duyarlar. Asla onun
gibi olmak istemez ama onun gibi olmak nasıl olurdu diye düşünmeden edemezler.
Bunun kaymağını yediğim de söylenebilir.
Ne kartvizit ne tabela… Bunu övünmek için söylemiyorum. Övünmek tuvaletten
çıkarken eteğinin arkasının donuna sıkıştığını fark etmeyip de sahneye çıkmak
gibidir. O ödülü alırsın nihayetinde. Ama götün görünür.
Birbirlerinden duyarak geliyorlar. “Falancanın kocası size gelmiş,
filancanın kardeşini iyileştirmişsiniz, arkadaşımın babası, yengemin görümcesi…”
Duyar ve gelirler. Sadece kulak kepçenizle dinlerseniz, “artık iyileşmek
istediklerini” ve “sizi çok methettiklerini duyduklarını” söylerler ve
inanırsınız. Edilen iltifatlara inanmak bir psikoloğu mallaştırır.
Neyse hastam geldi… sonra devam ederiz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder