Blogla
hiç ilgisi olmayan bir yazı için “kendini gerçekleştiren kehanet” ve “karma felsefesi”
konularında malumat toplamak üzere oturdum hazreti google’ın başına. İlginç bir
araştırmayı tekrar hatırladım bakınırken ve bunu çok muhterem blogger dostlarımla
paylaşmasam olmaz diye düşündüm.
Pozitif
düşünce, kuantum olumlama, karma vs türünden mistik yaklaşımların henüz
bilimsel verilerle desteklendiğine dair elimizde bilgi olmadığından, bu konular
karşısında ihtiyatlı davranmak taraftarıyım. Kişisel özelliklerim nedeniyle
herhangi bir konuda ahkam kesmek ve benimkinden farklı olan bir düşünce
sistemini tam olarak bilmeden “yanlış” olarak etiketlemek bana biraz ters
gelir. O nedenle “ihtiyat” sözcüğünü kullandım zaten. Evet benim günlük
hayatımda etkiye sahip olmayan akımlar ama bu merak etmemi engellemiyor.
Her
neyse bakınırken Rosenthal isimli bir adamın 1968’te çocuklar üzerinde yapmış
olduğu bir çalışmayı özetleyen makaleyi buldum. Aslında bu araştırmayı üniversite
yıllarından biliyordum hatta yanlış hatırlamıyorsam kısa bir ödev de
hazırlamıştım bununla ilgili. Ama geçen zaman bilgileri ister istemez önem
sırasına göre hafızada öyle bir depoluyor ki, çekmeceleri açmazsanız orada ne
vardı unutuyorsunuz kolayca.
Türkçe’de
Rosenthal’in vardığı sonuç, “beklenti etkisi” olarak kullanılıyor. Pygmalion etkisi veya “kendini
gerçekleştiren kehanet” de sıklıkla karşılaşabileceğiniz kavramlar eğer
araştırmak isterseniz.
Yaptığı
iş de çok kısaca şu: Bir okulda öğrencileri rastgele olacak şekilde ikiye
ayırıyor. Bir grubu “çok zeki” olarak sınıflandırıyor ve o grubun öğretmenine
bir yıl boyunca bu çocuklara gerçekten de çok zeki hatta üstün zekalı gibi
davranmalarını, onlardan bahsederken bu şekilde bahsetmelerini ve yüksek
potansiyellerine uygun eğitim vermelerini istiyor.
Buradaki
önemli nokta çocuklar çalışma öncesinde herhangi bir zeka testine tabi
tutulmuyor. Yani gerçekte “çok zeki” olup olmadıklarına dair elde bir veri yok.
Bir
yılın sonunda bu gruptaki çocukların gerçekten de akademik olarak, bu şekilde
muamele görmeyen, normal davranılan çocuklara göre daha fazla ilerledikleri
bulunuyor.
Rosenthal’e
göre, öğretmenlerin yüksek
performans beklentisi, öğrencilere söyledikleri şeyler, yüz ifadeleri, gibi
sözel ve sözel olmayan çeşitli şekillerde iletilmiş olabilir.
Kendini gerçekleştiren kehanet olarak yorumlanan
da şudur: Öğretmenlerin çocuklara olan yüksek beklentisi bir süre sonra
çocukların benlik saygıları ve motivasyonları vs üzerinde olumlu bir etkiye yol
açıyor.
İyilik yapanın iyilik bulduğuna ( ve tabi aksine
de) inanırım. Ama iyilik yapmanın aslında zaten iyilik bulmak için yapıldığı
bilgisini de bir lanet gibi zihnimde taşıyorum. Yani üzgünüm ama bu “gerçek”. Ama
siz yine de bunu bilmiyormuş gibi davranabilirsiniz. Bence sakıncası yok.
Her neyse…
Bu araştırma neden önemli derseniz, bizde çok sık
kullanılan şu tabiri size hatırlatmak isterim: Bir şeyi kırk kere söylersen
olur!
Belki de öyledir…
2 yorum:
Şarkılar yazının önüne geçiyor son günlerde. Sanırım internet bağımlılığı üzerine de yazma vakti geldi çattı Minaanım :))Bakırköy Ruh ve sinir de bunla ilgili bir bölümde açılmış geçenlerde.Şarkı çok güzeldi yaa :) du faceden de beğene tıklayayım :)
insanın iyileşmek için önce hastalıklı düşüncelerinden kurtulması gerektiği su götürmez bi gerçek de o düşüncelerden kurtulması mesele. bilim bu noktada devreye girmeli bence...
Yorum Gönder